Berserk'e Giriş ve Genel Tanımlar

Katılım
23 Temmuz 2025
Mesajlar
9
Tepkime puanı
39
Puanları
13
Berserk Evreni
nq6qje1.jpg

Plotinus ve Proclus-Hegel-Diyalektik Açıdan Berserk Evreninin Temeli
Diyagramın yapısı, Plotinus’un Üç Hipostaz’ı ve Proclus’un hiyerarşik kozmosuyla güçlü bir paralellik gösterir ve bu yapı Hegelci Aufhebung perspektifinden dinamik bir biçimde okunabilir. Plotinus’un emanasyon teorisinde varlık, Bir’den (The One) taşarak önce Akıl’a (Nous), ardından Ruh’a (Psyche) ve en sonunda Madde’ye iner. Diyagramdaki İdeal Dünya, tüm niyetlerin kaynağı ve en saf gerçeklik katmanı olarak Plotinus’un Bir’ine karşılık gelir. Cennet ve Cehennem kavramları da bu Bir’e yakınlık ya da uzaklığın metaforik yansımalarıdır. Astral Dünya’nın merkezindeki VORTEX ve onunla ilişkili “Dört Kral” ya da “Tanrı Eli” gibi güçler, Plotinus’un Akıl katmanındaki ideaların saf ve düzen kurucu formlarına benzer. Alt Astral katmanında bulunan elfler, troller ve ölümlü ruhlar, Plotinus’un Ruh düzeyinin maddeye yaklaşan kısmını andırır. Fani Dünya ise, bedenin sınırlılığı ve maddeye hapsolmuş bilinç haliyle Plotinus’un kötülüğün kaynağı olarak tanımladığı madde katmanına tekabül eder. Ancak burada bir fark göze çarpar: Plotinus’ta süreç tek yönlü bir taşma hareketiyken, diyagram ruhların İdeal Dünya’ya geri dönüşünü, yani bir tür ters akışı da öngörmektedir.

Proclus’un hiyerarşik kozmos modeli, diyagramdaki çok katmanlı yapıyı daha da belirgin kılar. Proclus’a göre her düzey kendinden üsttekini taklit eder ve bu taklit ilkesi diyagramda Astral VORTEX’in İdeal Dünya’nın gücünü yansıtmasıyla, Alt Astral’ın VORTEX’in basitleşmiş formu olarak görülmesiyle somutlaşır. Aracı varlıklar, yani daimonlar, Proclus’ta olduğu gibi Fani Dünya ile İdeal Dünya arasında bir köprü oluşturur; diyagramda bu köprüyü elfler ya da “Tanrı Eli” benzeri ruhsal figürler sağlar. Ruhların İdeal Dünya’ya ulaşma arzusu, Proclus’un “epistrophē” adını verdiği kaynağa dönüş hareketiyle benzerlik taşır. INTERSTICE noktası ise Proclus’un “Peras” yani sınır kavramına denk düşer; Fani Dünya ile Astral Dünya’nın kesiştiği ve insanın doğaüstüyle temas kurabildiği eşik olarak konumlanır. Kutsal Makam da Proclus’taki kozmik düzen koruyucuları, örneğin Athena gibi düzenin bekçileriyle aynı işlevsel role sahiptir.

Hegelci perspektiften bakıldığında, diyagramda diyalektik özellikle geçiş anlarında belirginleşir. Hegel’in Aufhebung kavramı, hem kaldırma, hem saklama hem de aşma süreçlerini bir arada ifade eder. INTERSTICE, Fani Dünya’nın aşılma anıdır: burada bedensel sınırlar ile ruhsal gerçekliğin sezgisi arasında bir çelişki doğar. İnsan cehaleti bariyeri kırıldığında fani deneyimin özü korunur fakat bilinç, astral gerçeklik düzeyine yükselir. Bir medyumun INTERSTICE’te ruhlarla teması, Hegelci anlamda fani benliğin kendini aşarak karşıtını içerme örneğidir. VORTEX ise Astral Dünya’nın İdeal Dünya’ya doğru çözülüş noktasıdır. Ölümlü ruhların geçiciliği ile Tanrı Eli’nin ebediliği arasındaki çelişki, ruhun bireysel kimliğini geride bırakmasıyla çözülür; ruhun niyeti korunur ve İdeal Dünya’nın kolektif niyet havuzuna katılarak yükselir. Bu süreç, bir savaşçının ölümünden sonra ruhunun kahraman arketipiyle bütünleşmesine benzer. İdeal Dünya’da ise bireysel niyetler ile kolektif bütün arasında son bir diyalektik gerilim vardır. Cennet, bireysel niyetin kolektifle uyumlu olduğu, Ben’in Biz’de saklanarak anlam kazandığı durumdur; Cehennem ise bireysel niyetin kolektiften kopması ve yabancılaşmasıdır. Bu durum, Hegel’in “gerçek bütün, tikellerin aşılmasıdır” ilkesinin metafizik bir karşılığıdır.

Ancak Hegelci okuma sınırlıdır çünkü Hegel’in diyalektiği tarihsel bir ilerleme fikrine dayanır, oysa diyagram statik bir kozmik düzen sunar. Ruhların İdeal Dünya’da son bulması, Hegelci diyalektiğin sürekli devam eden tarihsel ve tinsel gelişiminden farklıdır. Fani Dünya da Hegel’in maddeyi aktifleştiren yaklaşımından ziyade edilgen bir katman olarak durur. Bu nedenle Plotinus ve Proclus’un statik ve emanasyoncu modelleri, diyagramın yapısıyla çok daha uyumlu bir çerçeve sunar. Emanasyon ve hiyerarşi, bu diyagramın sabit kozmolojisini açıklamada yeterli olurken, Hegelci diyalektik sadece INTERSTICE ve VORTEX gibi geçiş bölgelerindeki mikro-dönüşümleri anlamlandırmak için kullanılabilir. Böylece diyagram, özünde Yeni Platoncu bir kozmos tasarımına yaslanır; Hegelci bakış ise yalnızca bu tasarımın belirli anlarındaki gerilimleri ve aşılmaları ortaya koyan tamamlayıcı bir araç olarak işlev görür.
Berserk evreni, bu diyagramda görüleceği üzere birçok felsefeden etkilenerek oluşturulmuştur; Platon'un Mağara Alegorisi ve Jung'un "kolektif bilinçdışı" ve "arketip" kavramları göze ilk çarpanlardır. İlk önce, diyagramın ardındaki felsefik kökenleri incelemenin doğru olacağını düşünüyorum.

Platon’un alegorisinde gerçeklik iki düzeyde var olur: Gölgeler Dünyası (Mağara) ve Formlar/İdealar Dünyası (Dışarıdaki Gerçeklik). Gölgeler Dünyası, insanların zincirlenip yalnızca duvardaki yansımaları gerçek sanarak yaşadığı illüzyon alanıdır. Formlar/İdealar Dünyası ise değişmeyen, mutlak hakikatlerin bulunduğu aydınlık düzeydir. Diyagram bu yapıya paralellik gösterir. Fani Dünya, Mağara ile özdeşleştirilmiştir. İnsanlar burada bedensel formlarla (zincirlerle) sınırlıdır ve gerçekliğin yalnızca “gölgelerini” algılar. İnsan cehaleti ve Kutsal Makam’ın koruyucu rolü, bu zincirler gibi, astral ve ideal gerçekliğin fark edilmesini engeller.

Astral Dünya, Mağaradan Çıkış Yolu’nu temsil eder. Ruhlar ve doğaüstü varlıklar, gölgeler dünyasının ötesindeki ara gerçekliği gösterir. VORTEX’teki Dört Kral gibi unsurlar, mağaradan çıkarken karşılaşılan daha yüksek hakikatlerin sembolleridir. İdeal Dünya ise Platon’un Formlar Dünyası’na karşılık gelir. Tüm varlıkların niyetlerinin saf özünün bulunduğu bu nihai gerçeklik, Platon’un “İyi Ideası” gibi tüm diğer dünyaları besler ve yönetir. Cennet ve Cehennem kavramları da, ruhların bu İdealarla uyum derecesinin sonucu olarak ortaya çıkar.

Diyagram, Platoncu metafiziğin “algılanan dünya ve mutlak gerçeklik” ikiliğini üç katmanlı bir yapıya genişletir. Fani Dünya mağaraya, İdeal Dünya ise güneşin altındaki mutlak hakikate denk gelir.

Bunun dışında, diğer felsefi göndermelere bakacak olursak şunlarla karşılaşırız:
INTERSTICE, yani Aralık, Karl Jaspers’in “sınır durum” kavramıyla benzerlik gösterir. İnsanın doğaüstüyle temas kurduğu bu alan, ölüm, kriz veya çatışma anlarında varoluşu sorguladığı sınır hâllerine karşılık gelir. “İnsan cehaleti bariyeri”, Sartre’ın “kötü niyet” (mauvaise foi) dediği, bilincin kendini aldatma hâliyle örtüşür.

Astral Dünya’daki Dört Kral ve VORTEX, Taoizm’deki dört kozmik yön hayvanıyla (Ejderha, Kaplumbağa, Anka, Kaplan) paralel düşünülebilir. INTERSTICE, Tibet Budizmi’nde ölüm ve yeniden doğum arasında yer alan “Bardo” hâlini sembolize eder. İdeal Dünya ise Hinduizm’deki Brahman gibi tüm niyetlerin ve nihai gerçekliğin kaynağıdır.

Fani Dünya, Gnostik düşüncede Demiurg’un hapsettiği madde dünyasıdır; insanlar beden ve cehaletle sınırlıdır. Kutsal Makam, hakikati (gnosis) engelleyen sahte tanrıların kurumsal gücünü andırır. INTERSTICE ise ruhun bu hapisten kurtulabilmesi için bir “ışık sızıntısı”dır.

“İnsan cehaleti bariyeri”, Camus’nun “saçma” kavramıyla ilişkilidir: Evrenin sessizliği karşısında insanın anlam arayışının sınırıdır. İdeal Dünya, Nietzsche’nin “Tanrı öldü” sonrası kavramsal boşluğunu çağrıştırır; Cennet ve Cehennem’in bir “niyetler koleksiyonu”na indirgenmesi, metafizik inancın çöküşünü simgeler.

İdeal Dünya, Aristoteles’in formal ve nihai nedenlerine karşılık gelir; varlıkların özleri ve amaçları (telos) burada toplanır. Astral Dünya’daki Dört Kral, Aristoteles’in “dynamis” (güç/potansiyel) kavramının etkin hâle gelmesini temsil eder.

Üç dünya anlayışı, Kabala’daki dört alemle (Asiyah, Yetzirah, Beriah, Atziluth) benzer bir kozmik katman mantığı taşır: Fani (maddi), Astral (ruhsal formlar), İdeal (saf zihin). VORTEX ise Hermesçi düşüncede “merkezi ateş sütunu”nu, yani kozmik enerjinin merkezini anımsatır. Ayrıca serideki ''Dünya Ağacı'' direkt Kabala'dandır.

Kutsal Makam, Durkheim’ın kolektif bilinç kavramına paraleldir; toplumsal düzeni kurumsal din aracılığıyla korur. “İnsan cehaleti” bariyeri ise Marx’ın “din halkın afyonudur” tezini çağrıştırır; doğaüstü hakikatlerin inkârı, statükonun devamını sağlar.

Casuality (Nedensellik) Nedir?
Nedensellik (因果) kavramı, Berserk'in temelini oluşturur. Nedensellik, sebep-sonuç yasasıdır; bir olay diğerini etkiler ve zincirleme bir reaksiyon içinde, insanların kontrolü dışında kalan koşullar tarafından seçimlerini sınırlar. Çoğu zaman kader ya da alın yazısı (運命) ile karıştırılır, fakat bunlar farklı kavramlardır. Nedensellik, yani sebep-sonuç ilkesi, mevcut koşulların geçmişteki eylemlerin sonucu olduğunu savunur. Her iki terim de mangada geçer, ancak yalnızca nedensellik dünyanın bir yasası olarak sunulur; dikkate alınması gereken bir güçtür. Kader, bir şeyin mutlaka gerçekleşeceği, önceden belirlenmiş olduğu ve kimsenin bunu değiştiremeyeceği anlamına gelir. Gelecek üzerinde mutlak bir doğaüstü kontrol veya öngörü olduğu fikrini içerir. Yani, Kader, ne yaparsan yap sonucu değiştiremeyeceğin, önceden yazılmış bir planı anlatır. Nedensellik ise olayların mantıklı bir zincirleme etkisini ifade eder.


Nedensellikten ilk kez 3. ciltte bahsedilir, Kont’un çaresizliği Guts’ın taşıdığı beherit’i harekete geçirdiğinde. Void, Kont’u nedensellik ilkesince tayin edilmiş biri olarak niteler. Bu, hikâyedeki temel bir düşüncedir: bu törenlerin ve onlara dahil olan kişilerin önceden belirlenmiş olması gerçeği. Nedensellik genellikle God Hand ve onların efendisi olan Idea of Evil ile ilişkilendirilir. Defalarca söylenir ve gösterilir ki bu kötü varlıklar, dünyayı uzun zaman dilimlerinde, arzularına uyacak şekilde yönlendirmek için bu ilkeden yararlanır. Bunun sebebi, önemli olan şeyin Nedenselliğin kimin kontrol ettiğidir çünkü Nedensellik bir ilkedir. Birkaç cümle önce dediğimiz gibi Berserk’te insanlığı manipüle eden kötü bir varlık vardır; bu varlık, kendi geleceğe dair planını gerçekleştirmek için hem dünya olaylarının genel gidişatını hem de insanların soylarını yönlendirir. Skull Knight, nedensellikten bahsederken tam olarak bunu kasteder. Miura, Idea of Evil (Kötülük Fikri) ve God Hand’in (Tanrı Eli) insanlık üzerindeki manipülasyonlarına atıfta bulunur. En iyi örnek olarak, Idea of Evil'in Griffith’i seçilmiş kişi olarak belirlemesi diyebiliriz. Griffith'in etrafındaki tüm mitleri, kehanetleri ve dini sembolleri bu algıyı güçlendirmek için manipüle etti. Griffith’in Femto’ya dönüşmesi ve ardından insan dünyasında kral olarak “yeniden doğması” tamamen bu planın bir parçası.

83. Chapterdaki IoE ve Griffith'in Konuşması
Griffith: Tanrı?
IoE: Hoş geldin, İnsan.
Griffith: Sen Tanrı mısın?
IoE: Ben "Fikir"im. İstenen Tanrı, Kötülük Fikri.
Griffith: Tanrı... Bu mu? Bu kocaman... et yığını?
IoE: Gördüğün şey benim bir parçam. Özüm. Etrafına bak.
Griffith: Bu da ne?
IoE: Bir duygu okyanusu. Tüm insanların ruhlarının derininde, bireyselliği aşan ortak bir bilinç vardır. Türlerinin kolektif bilinci. Bunun karanlık yüzü işte bu kabaran okyanustur. Ben bu dalgalardan, bu dünyanın "benliği" olarak doğdum. Ben bu dünyayım. Her insan kalbinde yaşayan karanlık. Kötülüğün Fikri. İşte Tanrı bu.
Griffith: Tanrı... Bu... Yani demek ki... Tanrı'yı yaratan insanlar mıydı? İnsanlık mı istedi bunu? Bu korkunç şeyi? Bu... Bu şey tıpkı...
IoE: Cehennem. Bazıları öyle adlandırır.
Griffith: Cehennem...
IoE: Burası tüm bilincin çoklu katmanlarının sadece yüzeyi. Ama biliyorsun, bu yerin dehşet verici derecede insani olduğunu biliyorsun. Şiddet ve yalnızlık... Burası her türlü bulanık negatif duyguyla dolu. İnsan doğasını tanımlayan irade gerçekten budur.
Griffith: Evet. Bu doğru. Bu... bende de var. Hissedebiliyorum. Ama neden? Neden doğdun? Neden insanlar "Tanrı" denilen bu iradeyi doğurdu?
IoE: İnsanlar sebepler istedi. Acı için sebepler, hüzün için sebepler, yaşam için sebepler, ölüm için sebepler. Neden hayatları ıstırapla doluydu? Neden ölümleri absürttü? Bilgilerini sürekli aşan kader için sebepler arıyorlardı.
Griffith: Ve o Tanrı'ydı...
IoE: Ben de varoluş amacım olan bu sebepleri üretirim. Kaderi kontrol ederim. İnsan türünün özünün iradesine itaat ederek, her insanın kaderini örerim.
Griffith: ...Yani benim kaderimi kontrol eden sen misin? Her şeyi bu şekilde ayarlayan... sen misin?
IoE: Çok uzak geçmişte, burada olacağın belirlendi. İnsan bilincinin alt katmanlarını etkileyerek ve kanı kanla birleştirerek. Senin doğacağın zamanın yolunu döşemek için, seni doğuracak soyu yarattım. Tarihi manipüle ettim ve senin için uygun bir bağlam oluşturdum. Şu ana kadar yaşadığın tüm karşılaşmalar, seni buraya getiren kaderin bir parçasıydı.
Griffith: ...Kaderim... Ben... Tanrım! Benden ne istiyorsun?!
IoE: İstediğin gibi ol. Ben senin kalbinin derinliklerinde yaşarım. Ben senin bir parçanım. Sen de türünün bilincinin bir parçasısın. Benim bir parçam. Senin arzun benim de arzumdur. Eylemlerin, türünün bütünü için uygun olduğunu kanıtlayacaktır. İster insanlara acı getirsin, ister kurtuluş... İstediğini yap, Seçilmiş Olan.
Griffith: ...Öyleyse kanat istiyorum.
IoE: Bu iç dünyanın duygularla dolup taşan gücünü içine al ve beden denilen fiziksel alanı uygun bir şekle dönüştür.

Idea Of Evil (Kötülüğün Fikri) Nedir? Sea God'un Kalbi Neden IoE'ye Benziyor? Miura'nın Final Foreshadow'u Nedir?
IoE'in tanımına geçmeden önce Sea God olayıyla alakalı önemli bir şey söylemek lazım ki bu, yazının ilerleyen kısımlarında çok önemli olacak:
Guts'ın bu Sea God'ı yenmesi, IoE'ye karşı zaferin müjdecisidir. Sea God, IoE'nin minyatür bir modelidir: Fiziksel formu var, insan korkusundan besleniyor, ve Guts onu "kılçık" stratejisiyle (kalbe saldırarak) yok ediyor. Sea God'un yarattığı canavarlar ile Havariler aynı kökten gelir: yani insanın bastırılmış karanlığının tezahürü. Denizkızları ise Flora gibi gerçek büyücülerin antitezidir; IoE'nin ruhani dünyayı çarpıtmasının sembolü. Şimdi tanıma geçelim:

Berserk evreninde “Tanrı” dediğimiz varlık, aslında insan zihninin ürettiği bir projeksiyondur. Griffith ise IoE'nin "Seçilmişi" olarak kaderi kabullense de gerçek, insanlık, kendi yarattığı bu korku tanrısına köle olmuştur.
Hatta mangadaki herkes bu (yalancı) tanrıya inanırken ‘insan’a inanan tek bir kişi var, Guts. Yani mangadaki kafir kişi, tanrıya baş kaldıran kişi, insanın tanrıya ihtiyacı olmadığını söyleyen kişi ve kaderin dışına itilen, böylece gerçek özgür iradeye sahip olan tek kişi Guts, başka bir deyişle mangadaki tek ‘insan’ o. Baya baya ateist bir bakış açısı biliyorum ama burada asıl anlatılmak istenen, kendi yarattığımız bir fikre ‘tanrıymışçasına’ tapmamamız gerektiği çünkü bu, hem kendimizden yani insandan hem de gerçek tanrıdan kopmamıza neden olur. Mangadaki pek çok insan kendi hırslarına taparcasına bağlı ve bu onları yalancı tanrının eline daha da düşürüyor bir anlamda. Manganın canon bölümlerinden çıkarılan bir bölümde Griffith bu yalancı tanrıyla apaçık bir şekilde konuşuyor ve tanışıyor. Bu cehennemdeki tanrı ona kendisinin ‘Idea of the Evil’ (tanrı, şeytan fikri) olduğunu söylüyor, yani kendisi insanlığın fikirlerinden doğmuş yeni bir fikir, bir tanrı fikri, put, yalancı tanrı. Yani kısaca insan ürünü. Bizim Guts da bu puta karşı silah kuşanan ‘insan’ı temsil ediyor. Aslında bu açıdan bakınca Guts her putu yıkan ve hiçbir şeyden korkmayan bir peygambermişçesine tasvir edilirken Griffith bunun tam tersi olarak görülür. Ama tabii insanlar tam tersiymişçesine şeytana (puta) taparken insana (Guts) zulmetmeye devam ediyor.

Bu doğurgan kadınların esir tutulmasının nedenini biliyoruz zaten. Ganishka kara büyü ile bu kadınları kendi askerlerine hamile bıraktırıp, sonrasında da (havarileri bir araya getirerek) kendi inşa ettiği yapay beherit’e sokup cehennemdeki iblislerin, kadınların içlerindeki bebeklerin vücutlarını ele geçirip annelerinin karnını yarıp dışarı çıkarak daha güçlü iblis askerler elde etmek için bu kadınları kullanıyor. Ama evet, hepsi Tanrı’nın planının parçaları, sonrasında olacaklar da öyle. O yapay beherite kendisi de girmişti, Tanrı’nın güç verdiği Griffith ile karşılaşınca kendi güçsüzlüğü ile yüzleşip, daha güçlü olmaya karar verdiği için. Yapay beherite girer girmez etrafındaki canlıların eti, kanı, kemiği, ruhunu emip (Tutulma Ayinindeki Griffith gibi) dönüşüm geçiriyor şu an. Bu kıyafetler de bir anda buharlaşan Kushan askerlerinin kıyafetleri ve etrafta hiç muhafız da kalmadı, çünkü hepsi buharlaştı zaten. Resmen ‘kader’… Griffith’in kurmak istediği imparatorluğun kulları kurtuldu. Önemli bir olay çünkü kendisini şakşaklayacak birileri olmadan kimse kral olamaz. Başka bir deyişle Griffith, önemli biri olabilmek için insanlara muhtaç. İmparator Ganishka da öyle, ama korkusundan doğan kibri ve daha güçlü olma arzusu ile kendini (yapay beherit yoluyla) cehenneme atması sonucunda bizzat cehennemin kendisine dönüşmek üzere resmen, ya da cehennemin kapılarına. O kapıyı açacak anahtar ise önemli biri tarafından çoktan dövüldü bile.

Ben bu "Sea God" arcının boşuna yazıldığını düşünmüyorum; zaten Miura da filler yazmaz. Elimizdekilerle düşündüğümüzde, bu büyüklükte bir canavar muhtemelen 1000 yıl önceki Tecessüm Ayininde ortaya çıkmıştır. Hani denizkızları ile savaşıp kazanmış, ayrıca "kalbinin" görüntüsü çok tanıdık geliyor. Cehennemdeki Tanrı'ya benziyor. Guts, bu iğrenç ve korkunç tanrısal varlığı yenebilmek için belki yüzlerce, binlerce "sebeple" (yani iğrenç varlıkla) dövüşmek zorunda. Havarilere benzemiyor mu bu yaratıklar? Denizkızları da ruhani varlıklar olan büyücülere benziyor. Şunu diyebilirsiniz tabii ki: "Saçmalama, bir insan Tanrı'ya nasıl zarar verebilir ki?" Öyle tabii, ama bu mangadaki tanrının "insanlar" tarafından yaratıldığını ve etten bir canlı olduğunu da unutmayın. Ayrıca Guts'ın ne dediğini birkaç chapter önce unutmayın: "Küçük bir 'kılçık' bile bir 'kalbe' saplandığında sorun yaratır." Şimdi şöyle düşünün: "Kalp"; cehennemdeki Tanrı ve Guts da "kılçık". Final bölümü için -tam anlamıyla olmasa da- çok iyi bir foreshadowing gizli olabilir bu deniz tanrısı arkasında. Bilmiyorum, söylediklerimin ne kadarına katılırsınız ama Guts "özgür irade"yi yani insanı temsil ediyor bu mangada; Tanrı da insanın kaderini kontrol eden gizli güç olan "kaderi" temsil ediyor. Böyle düşününce Guts'ın asıl düşmanı Griffith değil de Tanrı olduğu anlaşılıyor. Griffith, -iş bu noktaya gelirse- sadece Tanrı tarafından kontrol edilen bu komik korsan kaptana benzetilebilir.

Final Foreshadowing
Öncelikle şunu açıklamamız lazım: Guts’ın ana düşmanları aslında doğrudan God Hand’tir. Griffith’e (Femto’ya) duyduğu nefret, bir noktada God Hand’in tamamına yönelir. Çünkü Band of the Hawk’ın katledilmesine yol açan, Caska’nın yaşadıklarının sebebi olan sistem God Hand tarafından kurulmuştur. Sea God arc’ında gördüğümüz canavarların ve havarilerin hepsi, God Hand’in sağladığı “kader sisteminin” bir ürünüdür. Eğer Guts gerçekten Idea of the Evil’i hedef alacaksa, önce God Hand’i yok etmesi gerekir. Çünkü God Hand, IoE'nin en büyük savunma hattıdır ve dünyadaki kötülüğün organize edicisi ve dağıtıcısıdır. God Hand yok edildiğinde, Idea of the Evil’in insanlıkla bağı kopar ve Tanrı’nın gücü kırılır.

Ayrıca, elbette Berserk’in merkezinde sadece intikam yok, aynı zamanda “insan kalabilme” mücadelesi var. Guts, Griffith’ten intikamını alsa bile asıl önemli olan, Caska’yı ve insanlığını kurtarabilmesidir. Finalde Guts, özgür iradeyi seçerek hem Tanrı’nın hem de kaderin zincirini kırabilir ki bu finale dair yaşanabilecek yüzlerce senaryodan sadece biridir. Guts’ın Tanrı’yı yok etmesi, aslında insanın kendi korkuları ve hırslarıyla yarattığı zincirleri kırması anlamına gelir. Bu, Griffith’in kurmaya çalıştığı sahte cennetin yıkılması demektir. Finalde Guts, belki de kendi hayatını feda ederek, dünyadaki tüm beherit’leri ve Tanrı’nın varlığını yok edecek bir zincirleme etki yaratabilir. Put Kırıcı Peygamber rolünde ölmek, Guts'ın özellikle çektiği acılar göze alındığında dini referanslarla harika şekilde yansıtılabilir.

God Hand (Tanrı Eli) Nedir?
Berserk evreninde God Hand, Idea of the Evil’in (Yalancı Tanrı’nın) doğrudan temsilcileri ve “kader” mekanizmasının yürütücüleridir. İnsanlığın korkuları, arzuları ve nefretinden doğan Idea of the Evil, kendi iradesini dünyaya aktarmak için bir “el”e ihtiyaç duyar, işte bu “el”, God Hand’tir. God Hand üyeleri (Void, Slan, Ubik, Conrad ve sonradan Griffith/Femto), insanların “kendi karanlık arzularıyla” yaptıkları fedakârlıkları (beherit ritüellerini) organize eder. Onlar, Tanrı’nın planını işletir; ancak bu plan aslında insanların kendi içlerinden gelen arzuların bir sonucu olduğu için, God Hand sadece “aracılık” eder. Eclipse sırasında Void, IoE'den “insandan doğan tanrı” olarak doğrudan bahsediyor.

God Hand, beherit aracılığıyla insanlara seçim sunar: “Sevdiğin her şeyi feda et, karşılığında güç kazan.” Bu, insanın kendi şeytanıyla anlaşma yapmasıdır. God Hand, bu anlaşmayı kutsayan bir ritüel gibidir. Idea of the Evil, doğrudan fiziksel dünyada var olamaz. God Hand bu boşluğu doldurur; yani Tanrı’nın dünyadaki iradesi onlar aracılığıyla yürütülür.

Skull Knight Kimdir?
Gaiseric, Midland'i birleştiren, savaş çağını sonlandıran karizmatik liderdir. Ancak krallığı, 5 "Melek" (erken dönem God Hand üyeleri) tarafından yok edildi. Eclipse (veya ona benzer bir) ayininde Void ile yüzleşti ve öldü. SK, ölümünden sonra elflerin müdahalesiyle bedeni "ruhsal bir zırhla" birleştirilerek bugünkü formuna kavuştu. Bu "ruhsal zırh"ın fiziksel formunu ve işlevselliğini Hanarr'ın yaratmış olması muhtemel çünkü Hanarr, Berserker Zırhı'nı yapan cücedir ve cüceler, Berserk evreninde ruh bağlantılı metalleri (spirit-metal) işlemede ustalar. SK'nın zırhı da elf sihri + cüce metalurjisi sentezidir. Puck'ın hissettiği "elf enerjisi", onun fiziksel dünya ile astral dünya arasında köprü olduğunu gösterir ki bu durum, Skull Knight'ı hem ruhsal varlıkları hem de fiziksel tehditleri etkileme gücüyle donatır. Skull Knight, Guts'ı "silah" olarak değil; IoE'nin karanlığına karşı insanlığın direniş umudunun yaşayan sembolü olarak korur. Berserker Zırhı sadece bir araç, asıl silah Guts'ın kırılmayan iradesidir. Bu yüzden son savaşta omuz omuza çarpışacaklardır.

The Beast of Darkness (Karanlığın Canavarı) Nedir?
Karanlığın Canavarı (Beast of Darkness), Guts’ın Eclipse sırasında yaşadığı travmanın psikolojik tezahürüdür ve Guts’ın kendini karanlığa gömüp Siyah Kılıç Ustası olarak yalnız başına havarileri avladığı, bedeninin ve aklının sınırlarını zorladığı süreçte yavaş yavaş büyümüştür. Bu doğaüstü bir varlık değildir ve ayrı bir kişilik de değildir; sadece Guts’ın zihninde var olur. Karanlığın canavarı, okuyucuya fiziksel bir varlık olarak gösterilir. Karanlığın Canavarı’nın böyle tasvir edilmesinin sebebi, Guts’ın kendi kendine mırıldanıp şizofrenik davranmasından daha ilgi çekici hale getirmektir. Bu, "kişileştirme" ya da bu durumda "zoömorfizm" (insanları insan olmayan hayvanlar olarak hayal eden sanat) olarak adlandırılan bir tekniktir. Temelde soyut bir duyguya somut bir form verilir çünkü bu, hikayeyi anlatmanın çok daha iyi bir görsel yoludur. Karanlığın Canavarı Guts’la konuştuğunda, aslında Guts’ın kendi kendisiyle konuşmasıdır ve Japoncada bu diyalog, kişinin kendi kendine konuşması şeklinde yazılır. Bu, Guts’ın içindeki en karanlık kısmının öne çıkmasıdır. İçindeki tüm negatif duygular: nefret, öfke, ama aynı zamanda korku, üzüntü ve suçluluk. Bir bakıma, bunu Freud’un “ölüm içgüdüsü” kavramıyla, “yaşama arzusu”nun karşıtına benzetilebilir. Canavar, Guts’ın her şeyi bırakıp intihar etmek pahasına Griffith’e saldırmasını ister, çünkü bu onun intikam arzusunu tatmin eder. Guts birçok kez bu canavarın etkisiyle intihar eğilimlerinden ya da olumsuz davranışlardan geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Karanlığın Canavarı’nın amacı çok nettir: Guts’ın Griffith’i öldürmesini ister. İntikamını tatmasını, başka hiçbir şeyi önemsememesini ister. Arkadaşlarını, özellikle de Casca’yı öldürmesi için ısrar etmesinin sebebi, onların Guts’ın bu amacını engellemesi ve onun hayat bağlarını koparmasını zorlaştırmasıdır. Onlar bir engeldir. Guts’ın hayatı tutmasını sağlarlar, başka şeyleri önemsemesine neden olurlar. Guts, Casca’ya bakabilmek için intikamını bir kenara bırakmıştır ve Karanlığın Canavarı bunu kaldıramaz. Bu da şunu gösterir: Guts, intikamını bir kenara bırakmış olsa da, derinlerde o arzudan vazgeçmemiştir.

Karanlığın Canavarı, daha çok Eclipse’ten kalan Guts’ın travmasının bir tezahürü olarak görülmelidir; tıpkı Casca’nın kendi travmasının onu deliliğin eşiğine sürüklemesi, zihnini kendi yarattığı bir kabusun içine hapsetmesi gibi.

Berserker Zırhı ile Karanlığın Canavarı Arasındaki İlişki Nedir?
Zırh, insanların acı ve korkularını bastıran lanetli bir büyülü eşyadır. Kullanıcısının çekincelerini ortadan kaldırırken savaş içgüdüsünü ön plana çıkarır. Kullanıcısını insan bedeninin sınırlarının ötesine iter. Tüm bunlar, zırhın Od’u (ruhani özü-ruhsal manyetizmasını) giyenin Od’unu saran büyük bir alev gibi olduğu için gerçekleşir. Lanetli tarafı ise, kullanıcının artık yaralanıp yaralanmadığını umursamamasıdır. Sadece durmaksızın, düşünmeden savaşmaya devam eder. Ve savaşma isteği ne kadar güçlü olursa, zırhın etkisi de o kadar güçlü olur. Bu aynı zamanda kullanıcının zeki bir şekilde savaşmadığı anlamına gelir; örneğin, kaçabileceği bir saldırıdan kaçmaz ve dost ile düşmanı ayırt edemez hale gelir. Bu yüzden zırha “Berserk”adı verilmiştir.

Bir başlık önce dendiği gibi Karanlığın Canavarı, Guts’ın zihnindeki karanlık tarafın bir temsilidir. Zırh ise giyenin saldırgan yanını güçlendirip diğer her şeyi bastırarak çalışır. Kısacası Zırh, kullanıcının saldırgan yanını güçlendirip acı ve korkusunu bastırırken, Karanlığın Canavarı da Guts’ın içindeki öfke ve nefreti simgeleyen zihinsel karanlık tarafıdır; zırh bu karanlığı dışa vurmanın bir sembolü gibidir. Karanlığın Canavarı, Guts’ın yeminli düşmanlarına karşı duyduğu öfke ve nefreti simgeler. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bildiğimiz kadarıyla zırhın bu etkisi yalnızca Guts’a özgü değildir. Örneğin, zırhın önceki kullanıcısı Skull Knight’tı ve zırhın kaskı, onu ilk gördüğümüzde kafatası şeklindeydi. Zırh, ilk kez giyildiğinde yeni kullanıcıya uyum sağlar ve kullanıcının psikolojisini en iyi yansıtan şekli alır.

Beherit Nedir ve Nasıl Çalışır?
Kralın Yumurtası” olarak da bilinir ve hakkında çok az şey bilinmektedir. Beherit, astral ve fiziksel dünyalar arasında bir anahtar görevi görür. Beherit’ler, iki türüyle birlikte, tüm havari ve God Hand doğumlarının kaynağıdır. Bir kez aktive olduklarında, God Hand çağrılır ve çağıran kişiye kalbinde en değer verdiği şeyi feda ederek hayalini gerçekleştirme fırsatı sunarlar. Ancak, yalnızca Beherit gerçek sahibini ve zamanını bilir. Beherit’in aktive olduğu çoğu durumda kanın varlığı tesadüfidir. Evet, beherit’in aktive olduğu en ikonik an olan Eclipse sırasında kan vardı, ancak bunun karşı bir örneği, Kont'un beherit’idir; o sırada yakınındaki bir masanın üzerinde, bir kaide üzerinde duruyordu ve kana temas etmemişti.

Dolayısıyla, genellikle kanlı durumlarda gösterilseler de, beherit’lerin kan gereksinimi yoktur. Onlar önceden belirlenmiş bir anda, seçilen kişinin “ruhun feryadı” ile rezonansa girerek aktive olurlar. Havari olmaya seçilenler hayatlarına en çok tutundukları, en çaresiz anlarındayken beherit aktive olur ve onlara God Hand ile görüşüp, zayıflıklarını aşmak için bir şeylerini feda etme şansı verir.

Beheritler'in kullanımında, FMA'daki gibi bir "eşdeğer takas" prensibi var. Yani, bir kişi değer verdiği bir şeyi feda ettiğinde, ona denk bir dilek ya da güç kazanıyor. Bu yorum, Griffith örneğiyle destekleniyor. Eğer Griffith, en değerli şeyini feda etmek zorunda kalsaydı, muhtemelen Guts'ı feda ederdi, ama yapmadı. Aynı şekilde, Rosine de ebeveynlerini feda etti ama en değerli varlığı olan Jill'i bırakmıştı.

Ayrıca Eggman'ın bilmecelerini anlamayı kolaylaştıran şey ise bu prensip. Godhand, Eggman'dan bir şey feda etmesini istediğinde, Eggman hiçbir şeye değer vermediği için başta bir şey feda edemedi. Ancak Godhand ona dünyanın karanlık gerçeklerini gösterdiğinde, Eggman dünyayı sevmese de ona değer vermeye başladı. Bu yüzden, dünyayı anlamaya ve ona değer vermeye başladıktan sonra Eggman'ın bilmecelerini çözmek daha kolay hale geliyor. Çünkü artık dünyaya karşı bir değer geliştirmiş ve neyin önemli olduğunu kavramış durumda.

Casca Cidden ''Enjoyed''?
 
Son düzenleme:
Olmazsa olmaz o, en can alıcı noktadır.

Casca’nın neler hissettiği konusunda çok farklı fikirler. Bazı fikirler çok büyük kumar içeriyor. Kendi insanlıklarıyla kumar oynuyor o arkadaşlar. Umarım haklılardır öbür türlü daha kötü.
 
Güzel derleyip toplamışsın, eline sağlık. Yalnız Casca kısmına gerek var mıydı :unsure:
Casca kısmı 2025'te bile hala tartışılıyor ki Falconia'da Griffith'in tarafına geçeceği, daha doğrusu onun çocuğu Griffith'in içinde yaşadığı için annelik duygusu ağır basacak, için bu konu tartışılıyor. Ondan direkt canon panel koymak istedim.
 
  • Like
Tepkiler: KazumaKiryu0
Casca kısmı 2025'te bile hala tartışılıyor ki Falconia'da Griffith'in tarafına geçeceği, daha doğrusu onun çocuğu Griffith'in içinde yaşadığı için annelik duygusu ağır basacak, için bu konu tartışılıyor. Ondan direkt canon panel koymak istedim.
Bu meseledeki asıl sıkıntı cinsel istismar durumunda fizyolojik tepkilere bakarak rıza inşası söz konusu. Bu en hafif tabirle aymazlıktır. Global weeb hıyarlığıdır.
 
Bu tarz yazıları görünce hevese geliyorum sonra ilk sayfadan vazgeçiyorum
Bu adamın başına gelmeyen kötü bir şey kaldı mı :D
Yüzüne bakmak bile anlamama yetiyor dramın ağırılığını 🫡

Lütfen böyle güzel güzel açıklayıp özendirmeyin okumaya😄
 
Biraz Kral Gaiseric hakkın da yazmak istedim. Yüksek ihtimalle Gaiseric İskelet Şövalye çıkacak. Geçmişte Griffith'in zindana atıldığı yere şahsi fikrim Tanrı'nın ellerinden olan Void atılmış Gaiseric tarafından. burada ki işkenceler ve hapsedilme sonrası Void'de beherit'in gücüyle ilk Tanrı'nın eli olmuş olabilir. Geçmişte şuan ki aktif Tanrı'nın ellerine bakarak söylüyorum İskelet şövalye temizlemiş olabilir Void hariç hepsi şuan da farklı kişiler. Son arc'ta bence Guts Griffith'i öldürse bile döngü kırılmaz gibi asıl kilit isim Void bence. İskelet şövalye Guts'in Griffith'in peşin de olduğu gibi Void'in peşin de bence.Son savaşta Guts vs Griffith İskelet Şövalye vs Void olacak bence.
 
  • Like
Tepkiler: KazumaKiryu0

Hakkımızda

  • One Piece Türkiye Forumu – One Piece evrenine dair her şey burada! En son manga bölümleri, spoilerlar, anime sahneleri, teoriler, caps'ler ve tartışmalar forumumuzda sizleri bekliyor. Ayrıca Solo Leveling, Tower of God, Breaker gibi sevilen manhwa ve webtoon serilerini de tartışabilir, Marvel & DC çizgi roman evrenlerine dair sohbetlere katılabilirsiniz. Forumumuza katılarak anime, manga ve çizgi roman dünyasını birlikte keşfedin!

Kullanıcı Menüsü